Tematik Rehberler
YÜRÜYEREK GEZİLEBİLEN ŞEHİRLER
Bazı kentler tur otobüsleriyle, bazısı sahil boyunca kıvrılarak uzanan yollarda yapılacak araba yolculuklarıyla, bir kısmı da yürüyerek gezilmeli. Sizin için yürüyerek gezilebilecek en iyi 10 kenti bir araya getirdik. Spor ayakkabılarınızı valize koymayı unutmayın.
New York City
Otomobil kültürüne başından beri sırt çevirmiş New York City’nin yürüyüş için en elverişli kentlerden biri olmasına şaşırmamak gerek. Özellikle de kentin merkezi konumundaki Manhattan adası, yürüyerek keşfedilmeye çok uygun. Yerden yükseltilmiş bir demiryolundan parka dönüştürülen ve 2009’da şehre armağan edilen High Line ise yürüyüş meraklıları için ayrı bir cazibe noktası; üstelik şehrin çok güzel panoramik manzaralarını sunuyor. West 30th Street’ten, yani parkın en yeni kısmından yürümeye başlayın ve güneye doğru ilerleyin. 23rd Street Lawn’da geleni geçeni izledikten sonra, şehrin yeni parlayan mahallesi Meatpacking District’e doğru ilerleyin ve 10th Avenue’daki seyir noktası Sunken Overlook’a varın. Gansevoort Street’ten çıkıp biraz ilerledikten sonra, kendinizi tuğlalı evleri ve Arnavut kaldırımı sokaklarıyla West Village’da bulacaksınız.
Budapeşte
Tuna Nehri’nin Buda ve Peşte olarak ikiye böldüğü güzel kenti gezmenin; tarihi yapıları, anıtları ve doğal güzellikleri görmenin en iyi yolu yürümek. Yürümeye devasa Kahramanlar Meydanı’ndan başlayabilirsiniz. Buradaki heybetli anıtları fotoğrafladıktan sonra, sıra Andrassy Bulvarı’na gelecek. Burada barok Széchenyi hamamlarını atlamamak gerek. Güneş battıktan sonra şaşaalı Ötkert ya da daha sanatsal olan Szimpla Kert gibi kentin meşhur pub’larından birinde mola verip bir şeyler için ve Macar gençlerinin nasıl eğlendiklerini izleme fırsatı bulun.
Paris
Ağaçların sıralandığı geniş bulvarları, sokak kafeleri ve Seine boyundaki gezinti yollarıyla Paris, sadece yürüyüş için değil; romantik yürüyüşler için de ideal kentlerin başında geliyor. Rotanızı 1. Bölge’deki St. Honoré Sokağı’na çevirin. Hermès, Goyard, Yves Saint Laurent ve Louis Vuitton gibi ünlü markaların Colette gibi avangard butiklerle yan yana bulunduğu bu alışveriş caddesinin sonunda, Place Vendôme sizi bekliyor olacak. Louvre Müzesi’ne zaman ayırmayı ve kentin değişik noktalarında karşınıza çıkan ünlü pastane ve çay evi Ladurée’de birkaç makaronu mideye indirmeyi de ihmal etmeyin.
Cape Town
Henüz yeni güvenlik sorunlarını geride bırakarak, yaya dostu bir kent haline gelen Cape Town, St. Andrew’s’daki meydanı kent merkezine bağlayan 3 kilometrelik bir yaya yürüyüş yoluna 2010 yılında sahip oldu. Cape Town stadını geçip, turistik ancak son derece pitoresk olan Victoria & Alfred Rıhtımı boyunca ilerleyen harikulade yürüyüş yolunda karşınıza çıkan pub’lar, restoranlar ve kafelerde soluklanıp güç topladıktan sonra; Church Street Antika Pazarı’nı gezmeyi ihmal etmeyin.
Viyana
Meydanlardan daracık sokaklara dek her köşesinden tarihi zenginlik fışkıran kentin nefes kesen anıtlarını ve yapılarını görmek için, yürümekten daha iyi bir yol düşünülemez. Bir zamanlar sur içindeki Viyana’ya denk düşen eski kent bölümü; tam kalbinde yer alan St. Stephan Katedrali, ortaçağdan kalma sokakları, saray yapıları, Tuchlauben ve Graben gibi lüks markalarla dolu alışveriş caddeleriyle sizi bütün gün meşgul edebilecek zenginlikte. Hâlâ şehrin sosyal hayatında önemli yere sahip asırlık Viyana kafelerinde soluklanıp bir Wiener Melange için. Belvedere Sarayı ve Bahçeleri’nde romantik bir yürüyüşün ardından, yakınlardaki açık pazar yeri Naschmarkt’a uğrayın. 16. yüzyıldan günümüze gelen pazar; taze sebze meyve, peynir, baharat, şarap ve kahve tezgâhları ve dükkânlarının yanı sıra; çeşitli ülke mutfakları ve şehirdeki en iyi balığı sunan restoranlara da sahip.
Tokyo
Neon ışıklı binaları ve ilgi çekici halkıyla Tokyo’yu gezmenin en iyi yollarından biri yürümek. Gezmeye Harajuku ve Omotesando mahallelerinden başlayabilirsiniz. Zen sakinliği sunan bol ağaçlı Meiji Tapınağı’na gidin. Burada bir miktar huzurlu zaman geçirdikten sonra, Harajuku İstasyonu’na doğru yaya köprüsünü kullanarak ilerleyin. 1964’te Kenzo Tange Yoyogi tarafından yapılan Ulusal Stadyum’u fotoğrafladıktan sonra gençlerin yoğunlukta olduğu Takeshita Caddesi’ne ilerleyin ve avangard stillerini yakından inceleyin. Omotesando Tepeleri’ndeki ağaçlık bulvarı arşınladıktan sonra, ünlü mimar Tadao Ando tarafından tasarlanan ve içinde Christian Dior, Prada, Louis Vuitton ve Tod’s gibi mağazaların bulunduğu lüks alışveriş merkezine girin.
Marakeş
Sıcak, tozlu ve kalabalık sokakları ve pasajlarıyla Marakeş, mistik bir güzelliğe sahip. Kentin eski merkezi medina, 11. yüzyıldan kalma tarihi bir servet. Belki Avrupa standartlarında bir kent planlaması ürünü değil, ancak hareketi ve sürprizleri kesinlikle burayı özel bir şehir yapıyor. Yürüyüşe Djema El Fna meydanından başlamak gerek. Masalcıları, yılan oynatıcıları, kına sanatçıları ve dumanlı mutfaklara sahip restoranlarıyla burası tam bir oryantal cennet. Meydana açılan ara sokaklara uzanan souk’lar mutlaka gezilmeli. Bu geleneksel pazarlarda; taze safrandan kaftanlara birçok şey bulmak mümkün. Kutubiyye Camii, süslü kapısıyla son derece etkileyici bir güzelliğe sahip Almohad Sarayı ve mozaiklerle süslü avlusuyla dikkat çeken 14. yüzyıl medresesi Ali Ben Youssef, görülecekler arasında.
Hong Kong
Kenti görmenin en iyi yollarından biri Hong Kong’un biraz dışına çıkmak. Tabii ki adayı tamamen terk etmeden… Dragon’s Back Trail (Ejderha Sırtı Yolu) olarak adlandırılan yürüyüş yolu, Hong Kong’u sindirerek gezmek için en iyi yöntem. Kowloon’dan 45 dakikalık bir yolculukla ulaşabileceğiniz yol, hem tertemiz bir hava hem de harika bir kent panoraması sunuyor. Yaklaşık 8 kilometrelik yol, şeklinden ve kıvrılışından ötürü Ejderha Sırtı olarak adlandırılmış. Bambu ağaçlarının ve yabani çiçeklerle süslü tepelerin arasından kıvrılarak ilerleyen yoldan, kentin adalarını ve Güney Çin Denizi’ni seyre dalabilirsiniz. Sahil kasabası Shek O’da mola verin ve hem açık hava restoranlarında kendinize bir ziyafet çekin hem de plajlarda güneşin tadını çıkarın.
Boston
Tarihi zenginliğe sahip Beacon Hill, Boston’ın en önemli noktalarından. Buradaki butik otel XV Beacon’ın önünden, Freedom Trail yürüyüş rotası başlıyor. Bu yol boyunca karşınıza 16 önemli tarihi alan çıkacak. Altın kubbeli State House, Boston Common ve Frog Pond bunlardan birkaçı. Joy Street’e doğru ilerlediğinizde Afrikan-Amerikan kökenlilerin tuğladan örülmüş geleneksel toplantı evinin önünden geçeceksiniz. Amerika Birleşik Devletleri’nin en çok fotoğraflanan sokağı Acorn Street de burada. Butiklerin arz-ı endam eylediği Charles Street ve yemyeşil Public Garden’la turu sonlandıracaksınız.
Prag
Prag’ın melankolik güzelliğinin farkına varmak için bir parça yürümek, yorulunca da bir sokak kafesinde soluklanmak gerek. Kenti gezmek için en iyi rota ise kralların taç giyme törenlerinde geçtikleri Kral Yolu’nu takip etmek. Eski kent kapılarından şehre girdikten sonra Celetna Caddesi’ndeki gümüş okları takip edin. Ardından eski kent meydanına gitmek ve Gotik mimari stilde yapılmış Belediye Binası’nı ve ortaçağ esintili Astronomik Saat’i izlemek gerek. Charles Köprüsü boyunca yürüyüşe devam ederken köprünün üzerinde yılların yorgunluğunu simgeleyen kararmış heykelcikleri de yakından inceleme fırsatı bulacaksınız. Yolu Prag Kalesi’yle tamamladıktan sonra akşama sizi iyi bir uyku bekliyor!